6 Eylül 2022 Salı

Fethi Gemuhluoğlu Confessional

    Cemal Süreya’nın “sağcılar onu veli derecesine yükselttiler, ölünce de hemen unuttular” dediği Fethi Gemuhluoğlu’nu solcular hatırlamaya devam ediyor. Gemuhluoğlu, farklı bir yüzüyle bu kez Tahir Abacı’nın Şairler Kahvehanesi adlı kitabında karşıma çıktı. 
    Şöyle o bölüm: 

1976 yılı olmalı. Niyazi Akıncıoğlu’nun şiirlerini Yarına Doğru’da ikinci kez yayımlarken, en çok sözü edilen şiirlerinden “Bursa”ya ulaşamadığımızı belirtmiştik. O aylar içinde bir gün, derginin bürosu olarak kullandığımız Lütfi Kaleli’nin Sebat Matbaası’na gittiğimde, Kaleli’nin yanında, elli yaşlarında birini beni beklerken buldum. Kendisini Fethi Gemuhluoğlu olarak tanıttı. Adını biliyordum ama hakkında fazla bilgim yoktu. “Akıncıoğlu’nun şiirlerini yayımlamışsınız ama ‘Bursa’ şiirini bulamamışsınız. 1943’te İnsan dergisinde çıkan o şiirini getirdim size” dedi, elini paltosunun cebine attı, sonra da “Cebime koydum sanıyordum ama unutmuşum” dedi içten bir üzüntüyle. “Sağlık olsun, sonra gönderirsiniz” dedik, bir süre sohbet ettik. Gemuhluoğlu, kimi yerlerde Ağın’a bağlı Gemuh köyü kökenli olarak anılıyor ama daha çok Arapkirli olarak biliniyor. İstanbul dergi ve gazetelerinin yanı sıra, Arapkir gazetelerinde de düzenli yazıları çıkmış. Şairliği de var, ama daha çok düşünce yazılarıyla tanınıyor. Arapkir’e çok yakın Çit köyünde yaşayan Enver Gökçe’den “fikriyatı kendisine yakın olmasa da” sıcak bir tavırla söz etti, değerinin bilinemediğini ekledi, şimdi hatırlayamadığım başka konular üzerine de konuştuk. Ancak fazla oturmadı, bir süre sonra ayağa kalktı, “Otursaydınız” dediğimizde aynen şöyle dedi: “Gitmek zorundayım, çünkü dost olmak isdidadı belirdi.”

    (Bütün hikâyesi "dostluk üzerine" olan bir adam. Çok tuhaf. Hikâye de tuhaf, hikâyeci de tuhaf.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder