21 Temmuz 2021 Çarşamba

“Akhmatova’nın Yetimleri”

      Joseph Brodsky, Yevgeny Rein, Anatoly Naiman, Dmitry Bobyshev.

     Akhmatova onlara Sihirli Koro diyormuş. Ama onun ölümünden sonra Akhmatova’nın Yetimleri olarak anılmışlar.


Kapışmalar

     Şairler gene kapışmış. Hayır, dergilerde değil, sosyal medyada. Okuyup üzülüyorum, üzülene mama veriyorlar. Kapışmalardan bir sonuç da çıkmıyor, incir çekirdeğinin doluluk oranı gene aynı.

     Aklıma “Akhmatova Yetimleri”nden şair Joseph Brodsky’nin olayı geldi.

     Brodsky, Sovyetlerden nefret ediyordu. Ama bir başka şaire, Yevtuşenko’ya olan nefreti daha büyüktü. 

     Dovlatov bir gün Brodsky’ye “Yevtuşenko kolektif çiftliklere karşıymış,” der. Brodsky, hemen parlar: “Eğer öyleyse, o karşıysa, ben taraftarım.”

5 Temmuz 2021 Pazartesi

Sontag, Günlükler, "İneklemek", Anlatırken Yazmak vs.

      Susan Sontag’ın günlüklerini okuyorum. Birinci cilt bitti, ikinci cildi yarıladım. Düz bir hayatı var: Okumak, yazmak ve seks. Üçünde de pek iyi değil.

     Oradan, o ‘düz’lükten nasıl bir ‘yazar’ çıkmış, inanılmaz. Çok çalışmış, ineklemiş, ışıldamış.

     Philip Roth’un söyledikleri aklıma geldi. Şöyle diyordu:

     “Bütün gün çalışırım, sabah ve öğleden sonra, neredeyse her gün. Eğer bu şekilde iki-üç yıl oturursam sonunda bir kitabım olur.”

     *** 

     Sontag, 16 yaşındayken (iki kız arkadaşıyla birlikte) Thomas Mann’ı ziyaret ediyor. 71 yaşında öldüğü güne kadar, 55 yıl boyunca, her yıl, çevresindekilere bu görüşmeyi farklı bir şekilde anlatıyor.

     Sontag’ın biyografisini yazan Benjamin Moser’e bu 40-50 versiyondan hangisinin doğru olduğunu soruyorlar, cevabı şu: “Mann’ı ziyaret ettiği kısmı doğrudur.” 

     Hep farklı yazarlara gönderen bir okuma oluyor. Bu versiyon olayı da bana Elias Canetti’nin dediklerini hatırlattı. Şöyle diyordu o da:

     “İyi tanıdığım insanlara ikide bir aynı olayları anlattırıp dinlemeyi pek seviyorum, hele bunlar yaşamlarının odak noktalarını oluşturan olaylarsa bayılıyorum. İlgili olayları her anlatışlarında biraz değiştiren insanlarla ahbaplık etmeye katlanabiliyorum ancak. Ötekileri rollerini fazlasıyla iyi ezberlemiş oyuncular gibi görüyorum, onlara inanmak gelmiyor içimden.

4 Temmuz 2021 Pazar

Şairin Yazlığı

     “Evren hikâyelerden oluşur, atomlardan değil.”

     Bunu söyleyen bir hikâyeci değil. Hayır, romancı da değil. Bir şair. Muriel Rukeyser.

     Büyük şairlerin büyük lâflar etmeleri alışılmadık bir şey değil, ama ben yine de o lâfların altında başka bir şey (bir bit yeniği) olduğu dürtüsüyle hayatlarına yöneliyorum. Hikâyeyle, romanla işi olmayan biri böyle lâflar edebilir mi?

     Baktım, bilmiyordum, oyunlar da kaleme almış Rukeyser. Çocuk kitapları var. Bir de roman yazmış. 

     Keşke “İçimizdeki İrlandalılar” maymuncuğu ile bu konunun kapısını açabilseydik, ama açamıyoruz. Neden? Şundan: Şair alt tarafı kurmaca kıyılarına gidip yazlıklar almış, alsın, kütük burada, şiirde.

     Şu da, çilingirin bize verdiği avuntu: Şairin şiiri yüceltmemesi de “bir şey”.